Geçtiğimiz yıl aslında Anadolu topraklarında yaşayan tüm yurttaşlarımızın katkı ve katılımları ile daha büyük coşkuyla kutlanacak diye ümit etmiştim. Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl kutlamalarını.
En büyük coşku ve kutlamaların da cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı gazi meclisimize ilelebet ev sahipliği yapacak başkentimiz Ankara’da yapılacağını düşünmüş hatta o tarihlerde Ankara’da olmayı planlamıştım.
Öyle ya, genç cumhuriyetimizin al bayrağı göndere Ankara da çekilmişti ilk kez.
Yok olmaktan, kul, köle, sömürge olmaktan kurtarılan yoksulluktan biçare durumuna düşmüş Türk Milleti; özgür, bağımsız, laik, çağdaş bireylerin güven ve huzur içerisinde yaşayacağı mazlum uluslara örnek olacak, yol gösteren olacak, insanlık tarihinde belki de bir örneği daha olmayacak rol model olmuştu Cumhuriyeti ile.
Kutlamaların büyük değil çok daha büyük coşkularla yapılmasını bunun için de organizasyonların kusursuzca aylarca önceden planlanarak hayata geçirilmesi gerekiyordu.
Ama maalesef böyle olmadı.
Genç cumhuriyetin en önemli kurumları, üniversiteleri başkentimizde olmasına rağmen bu kurumların biat kültürünü içine sindirmiş liyakattan yoksun liderimsilerinin münferiden ve kerhen yaptıkları törenler ile 100 ncü yıl kutlamaları geçiştirilmişti.
Şimdi daha açık ve net anlaşılıyor nedeni, ikinci yüzyılımızın ilk kutlamasını yapalım mı yapmayalım mı tartışmalarının yaşandığı bu günlerde.
Sevgili gençler, hanımlar ve beyler, belki yüz belki bin yıl sonra gelişen toplumsal refleks, ihtiyaç ve özelliklere göre daha farklı yönetimsel yaklaşımlar geliştirmiş ve tercih edilmiş olabilecektir.
Fakat o şekil belirginleşene kadar en asil ve uygun yönetim biçimi olan Cumhuriyete ve onun erdemlerine sarılmak, sahiplenmek, korumak ve kollamaktan başka bir yolumuz yoktur.
Son günlerin yapay gündemi arasında Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk kutlamasının unutturulmasına, geçiştirilmesine müsaade etmeyiniz.
Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunduğunu, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanunlar önünde eşit sayıldığı, herhangi bir marjinal yaklaşım içermeyerek Türkiye Cumhuriyeti Devletine Vatandaşlık Bağı ile bağlı olan herkesi Türk kabul edip çağdaş, laik, tam bağımsız bir Cumhuriyet yurttaşı olarak kabul eden anayasal bir düzene sahibiz.
Böyle bir düzeni kabul etmeyen, etnik kimliğinin arkasına saklanarak yüz yıldır kuyruk acıları olan sömürgeci ülkelerin kulu, kölesi, ajanı, iti olan ve bu uğurda Türkiye Cumhuriyetini yıpratmak, Türk insanını sindirerek terör ile korkutmaya çalışmak ve sözde terör örgütlerini ciddiye alarak onlar ile aynı masada şehit kanı içmek isteyen işbirlikçileri ile, gazi meclisin çatısı altında Türkiye Cumhuriyetinin bölünerek paylaştırılabileceğini düşünüp sinsice planlar yapanlar, yüz yıl önce yediğiniz tokatı unutmadıysanız hatırlatırız…
Ülkemi 22 yıldır tek başına iktidar koltuğunda oturarak yönetenlerin ne hale getirdiklerini hep birlikte göz yaşları ile izliyor, görüyor ve esef duyuyoruz.
Teröristlerin Gazi Meclisimize davet edildiği, devleti soyanlara göz yumulduğu, vatandaşları soyanlara göz yumulduğu, sokakların güvensiz, çocuklarının istismar edildiği, kadınların her gün birer ikişer katledildiği, çevrenin rant uğruna talan edildiği, deprem ülkesi olmamıza rağmen depreme karşı dirençli kentler yaratmaktan bihaber şoför ve muavinlerinin idaresinde bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete dercesine yol alıyoruz.
Ne adaletin, ne sağlığın ne eğitimin ne de güvenliğin kaldığı bu dönemde Türkiye Cumhuriyetinin en önemli savunma kuruluşlarından birine teröristlerin elini kolunu sallayarak gelip eylem yapmasını seyredecek kadar liyakatsız yöneticilerin koltuklarda oturduğu bir dönemde ikinci yüzyılımızın ilk yılını kutlayacağız.
Yüz yıl önce gözünü budaktan esirgemeyen, ya istiklal ya ölüm diye şehadete koşanların torunları olarak bizler bu günlerin de geçeceğine inanıyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet var olacağını haykırıyor, şeytanla işbirliği yapanların da ancak iblisin kendisi olabileceğini söylüyorum.
Bu vatan uğruna şehadet şerbetini içen tüm aziz şehitlerimize Allahdan rahmet, gazi ve yaralılarımıza ise sağlık ve huzurlu yarınlar diliyorum.
En büyük bayramımız kutlu olsun.
Yaşasın Tam Bağımsız, Laik, Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, Yaşasın Mustafa Kemal’in Askeriyim Diyenler Ne Mutlu Türküm Diyene.
Vahdi SARIKAYA