Milad olarak kabul ettiğimiz 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin üzerinden tam çeyrek yüzyıl geçti. Yakın tarihinin en dramatik sabahına uyanmıştı 63 milyonluk ülkem. Takvimler bundan tam 25 yıl öncesini göstermeye henüz başlamışken. Askerlerin güzel bir sözü vardır, "vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır" diye. 63 Milyonluk, çoğunluğu genç, dinamik bir ülke. Aynı zamanda depremsel riski çok yüksek bir ülke; Türkiye. Temel Afet Bilinci eğitimlerinde; depremlerin tıpkı yağmurun yağması, havaların ısınması yada soğuması gibi bir doğa olayı olduğunu ısrarla vurguluyor, yağmura karşı şemsiye almamız gerektiğini nasıl biliyor isek depremlere karşı da önlemler almamız gerektiğini bilmemiz gerektiğini anlatıyor, anlatıyoruz. Deprem öncesi hayatın normal akışında tedbir geliştirmek, hazırlık yapmak ve süreci koordineli ve insana yakışır şekilde en az zarar ile atlatarak normal hayatlarımıza devam edebilmek için, "deprem öncesi, deprem esnası ve deprem sonrası" nda nasıl davranmamız ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini bir döngü içerisinde anlatıyoruz. Malum, emekli bir Astsubay olduğum için doğa olaylarındaki başarı hedefinin ne olması gerektiği yönünde yine askerlere ait olan bir sözü paylaşarak siz değerli okuyucularıma farkındalık kazandırmak istiyorum; "depremlerde % 99 başarı, başarı değildir" Bu sözün üzerine ise iyi düşünüp, az konuşup çok çalışmamız gerektiğini hatırlatıyorum. 1999 yılı 17 Ağustos Gölcük, ardından 12 Kasım Düzce depremlerinden geriye doğru 25 yıllık bir periyotta neredeyse her 18 ayda bir olmak üzere 14 ölümlü deprem yaşanmış resmi rakamlara göre 26.356 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra ki 25 yıl içerisinde ise her yıl bir, toplamda 26 ölümlü depremde resmi rakamlara göre 54.680 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Ülkemizin son yüzyılda yaşadığı en büyük deprem olan Erzincan depremi dönemine de bakacak olursak, ölümlü 29 depremde 49.421 yurttaşımız malesef hayatını kaybetmiştir. Yukarıdaki veriler ile son yüzyılımızın üç çeyreğinde 130.000 den fazla yurttaşımız hayatını kaybetmiş, her yıl büyük depremler ile sarsılır, kabuslar görür olmuşuz. Ülkemizin bir deprem ülkesi olmasına rağmen, olası depremlere karşı yurttaşımızın ve o yurttaşların oluşturduğu ilgili kurum ve kuruluşların duyarsızlığı sonucu Erzincan'dan ders çıkartmayan ülkem Gölcük ve Düzce ile sersemlemiş milad olarak kabul etmemize rağmen Kahramanmaraş depremleri ile yıkılmıştık. Halen enkaz tozları Hatay' da Osmaniye'de, Malatya'da uçuşuyor iken, acıları 85 milyonun kalbinde bir kor iken, unutulmaya, unutturulmaya çalışılmasa da deprem ülkesi gerçeği karşısında çarpık ve yoğun kentleşmenin önüne geçilememiş olması ise çok ama çok manidardır.Yara aslında kangrene dönüşmüş, akademisyenlerin vurguladığı gibi büyük Marmara Depremi adeta davulla, zurnayla, dualarla beklenir olmuştu milad olarak kabul edilen 25 yıl öncesinden geldiğimiz bu güne. . İşin sadece rantsal ya da kentsel dönüşüm kısmıyla ilgilenenler depremle yaşamanın bir kültür olduğunu, depreme karşı hazırlıklı olmanın ise bir yaşama biçimi olması gerektiğini unutmuş ya da hiç bilmiyorlarmış gibi davranmaktadırlar. Şark tipi düşünce sisteminin sonucu bu olsa gerek.Deprem ülkesinin çocuklarına neden Temel Afet Bilinci ve Temel İlk Yardım Dersleri verilmemektedir? Neden müfredatta yer bulamamıştır halen? Neden toplumsal farkındalık için çalışmalar gerçek anlamda yapılamamaktadır?Bilen varsa yazsın, söylesin. İstemiyorum diyen varsa da çıksın ortaya. Ülkemin son yüzyılında yaşadığı bu inanılmaz acıların tek sorumlusu vardır o da kamu düzenini kamu adına sağlamaya çalışan kurum ve kuruluşlardır. Kaçak yapılara ruhsat verenler, verdirtenler, göz yumanlar, kaçak yapı yapanlar, işini düzgün yapmayan mimarlar, mühendisler, ustalar, kalfalar, işçiler. Eğitimi hiç sayanlar. Depremde bana birşey olmaz diyenler. Bilimsel verileri görmezden gelenler... Sizsiniz bütün bu acılardan sorumlu olanlar. Sakın ağlamayın, hüzünlenmeyin, timsah gözyaşları bile olsa dökmeyin... Siz, siz vatan ve millet sevgisinden sakın bahsetmeyin. Şiarınız "Felaket başa gelmeden önce koruyucu ve Önleyici Tedbirleri Düşünmek Lazımdır, Geldikten Sonra Dövünmenin Yararı Yoktur." diye yol gösteren, ışık olan M. Kemal ATATÜRK olmadıkça. Tüm depremlerde enkaz altında kalarak hayatını kaybeden yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum. Vahdi Sarıkaya [email protected]
GENEL
Yayınlanma: 17 Ağustos 2024 - 08:31
Güncelleme: 17 Ağustos 2024 - 18:22
17 Ağustos'un Çeyrek Yüzyılı
Vahdi Sarıkaya yazdı: 17 Ağustos'un Çeyrek Yüzyılı
GENEL
17 Ağustos 2024 - 08:31
Güncelleme: 17 Ağustos 2024 - 18:22